top of page
Ara

TESLİMİYET

Yazarın fotoğrafı: ipek demirkanipek demirkan

Güncelleme tarihi: 1 Eyl 2020

Sabah güne uyandığımızda bilerek ya da çoğu zaman bilmeyerek zihinde uyanan bilinçlerimiz, günün yaşanacak olan gidişatına bahislerini koymaya başlar. Gün içinde nasıl hissedeceğimizi bile çoğu zaman, o an uyanmaya çalışan beden ruhumuzun hissiyatı belirler. Eğer nefs idealinde olan yaşama biçimini gerçekleştirememişse, yaşam enerjisi çizgisinden sıfıra doğru enerjiyi geri çeker ve günümüze yorgun, öfkeli, sabırsız, bıkkın, tembel, umutsuz vb negatif duygularla başlamamıza sebep olabilir. Burada bahsedilen nefs tohumunun yeşerme formülü, teslimiyette gizlidir. Ve bizi biz yapan nefs aracımızın vitesi, bizim kontrolümüzdedir. Kendimize doğru uzanan bu yolda, kendimizin en iyi versiyonu olabilmemiz için bize eşlik edecek sevgi dolu tesadüfler yaşamaya niyet edebiliriz.


Öyleyse güne hiç bahis yapmasaydık ne olurdu?


Zaman, içinde bulunduğumuz boyut tarafından bize sağlanmış bir “ağırlaştırma mekanizması” gibidir. Zaman, güneşin doğmak için barındırdığı inadı, akışta olma hali için kullanır. Olacak olan olacak, herhangi bir ihtimale karşı oynadığımız bahis tutsa bile, zamanın üzerinden hiç tahmin edemediğimiz ihtimal zincirleri akmaya devam edecektir. Zamanın akış frekansında kalarak teslimiyet farkındalığını yaratabilmek için nefes, insana armağan edilen bir zümrüt taşıdır. Nefesimizi kullanırken kalp atışımızın sesine göre dengeleyerek, kendimize ihtimallerin her zaman Yaradan’ın elinde olduğunu hatırlatabiliriz. İpleri bırakma halini yavaş yavaş deneyimleyebiliriz. Bizim için içinde bulunduğumuz durum her ne ise, “O”nun en iyisini bize sunacağını bilebilecek kadar birlik enerjisinde kalarak, Yaradan’a güvenebilmeliyiz. İnanmanın güvenmekle bir doğru orantısı var ise Yaradan inancı, kişinin kendine olan ilahi inanç hattından geçer. Böylelikle, sen kendinin kendilik haline ne kadar inanır, sever, kabullenirsen, inancın güneşi içinde bir o kadar doğacaktır. Ve görüyoruz ki; bir kere doğan, bir süreliğine uyusa da tekrar doğmaya inat etmiştir. “Karar verme” görevini, bedenimizden dışarıya bırakabildikçe, teslimiyetin hafif hissiyatına yavaş yavaş tanık olarak, geçiş sağlayabiliriz. Karar vermeme tercihleri, teslimiyet frekansının önemli parçalarındandır.


Oldurmak için ortaya koyduğumuz niyet çok önem taşır. Olmasını istediğin "ihtimale" tutunmuş halinle, çok düşünmeden verdiğin herhangi bir karar ile üzerine uzun zamandır düşündüğün bir şey için alacağın kararın önemi değişir. Koyduğumuz niyetin taşıdığı yüksek frekans hissini, zamanın akışının durağanlığında hissedebilir miyiz? İçimizde oluşan niyet bir parıltı yarattıysa, bundan sonra geçireceğimiz zamanda hayatımızı nasıl aydınlatmasını isteyebiliriz? Tek bir parıltı yeterli olacak mıdır aydınlık bütün bir güne?


Zamanın durağanlığına odaklanarak, niyetimizin hissiyatını olduğumuz anın akışına katabilirsek, teslimiyette geçirdiğimiz her anın, hayatımızın her alanını yavaş yavaş aydınlatıyor olacağını gözlemleyebiliriz. Kişi, mutlak çıkarı doğrultusunda idraklı bir şekilde düşünebildiği sürece, teslimiyetin akışı bozulmayacaktır. Teslimiyet, kendi isteklerin için atabileceğin en büyük adımdır.


Beden farkındalığı halinde, sevgi frekansını kalbimizde tutarak, aklımızı gözlemleyebildiğimiz sürece ilahi akışı hissedebiliriz. Kendimize ve olduğumuz an’a değer yükleyerek, teslimiyet halini sürdürebiliriz. Özümüz, aklımızın bize ışık tutması için inat edecektir.


"O", Akıl…

Akıl ise zamandır.


Zamanımızı Aklımıza Teslim Edebilmek Dileğiyle,

id






17 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

kadem

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page